Sıkça Sorulan Sorular

En basit haliyle psikoterapi, bireyin kendisini tanıdığı, anladığı ve değiştirmek istediği yönlerini değişitirdiği bir kişisel yolculuktur.

Eğer kendinizi yeterince tanıdığınızı düşünmüyorsanız, ne istediğinizden ve ne istemediğinizden pek de emin değilseniz, kendinizi yeterince tanıdığınızı düşünüyor ancak yine de sizi rahatsız eden bazı yanlarınızı kendiliğinden değiştiremiyorsanız psikoterapi sürecine girmek sizin için faydalı olacaktır.

Psikoterapi süreci bir kişisel keşif yolculuğudur. Bu süreç içerisinde kendinizi tanımanız, fark etmediğiniz yönlerinizi fark etmeniz veya fark etmenize rağmen kabul edemediğiniz yönlerinizi kabul etmeniz, fark ve kabul ettiklerinizi işlevsel olanlarla değiştirmeniz sizi bekleyen mihenk taşlarıdır.

Her seans sonrası bireyin duygulanımı değişir. Bu değişim, o seans içerisinde nelerin ortaya çıktığı, işlendiği ve konuşulduğu ile yakından ilintilidir. Bu sebeple her seans sonrası “Çok rahatladım, kuş gibi hafifledim” diyebilmeniz pek mümkün olmayabilir. Özellikle psikoterapi sürecinin başlarındaki ilk bir kaç seans bireyler daha çok acı verici, rahatsız edici durumlarla yüzleşmekte ve bu durumları fark etmektedir. Bu sebeple, ilk bir kaç seans kendinizi daha çökkün ve mutsuz hissetmeniz çok doğaldır. İlk bir kaç seans sonrasında böyle hissetmeniz biz psikoterapistler için asında iyiye işarettir çünkü esas çalışılacak konulara ulaştığımızı bize gösterir. Ancak bu durum elbet tüm süreç boyunca böyle devam etmez. Sizi rahatsız eden, size acı veren ve sizi işlevsiz kılan durumlar ortaya çıktıkça, bunları fark edip kabul ettikçe, bu durumları değiştirmek için çalışmaya başlarız. Bu değişim sürecinde yeni düşünce ve davranış örüntülerine gireceğiniz için biraz zorlanabilirsiniz ancak bunu başarmaya başladıkça psikoterapi öncesine kıyasla kendinizi çok daha rahatlamış, hafiflemiş, ferahlamış ve yenilenmiş hissedersiniz.

Psikoterapistinizin çalıştığı psikoterapi yönelimi, sizin psikoterapiye başvuru sebebiniz, ihtiyaçlarınız ve beklentileriniz psikoterapi sürecinin ne kadar süreceğine dair önemli etkenlerdir. Her psikoterapist aynı yönelim ile çalışmaz ve hatta aynı psikoterapist her danışanıyla aynı yönelimde ve uzunlukta çalışmaz. Bu oldukça kişisel bir süreçtir ve danışana özel kişisel bir tedavi planının oluşturması ile ilgilidir. Elbette depresyon, kaygı bozukluğu, fobiler, duygusal yemek yeme gibi başlıca psikolojik rahatsızlıkların ortalama bir tedavi süreci vardır ancak bu tedavi süreci danışanın psikoterapiye ne sıklıkla geldiği, ne kadar motive olduğu, seanslara ne kadar uyum sağladığı ve başvuru sebebinin altında yatan etkenlerin neler olduğuna bağlı olarak değişiklik gösterebilir.  Nasıl ki cerrahlar belirli bir ameliyata girerken size ortalama bir saat söyler ve ameliyatın gerçek uzunluğu hastayı “açtıktan” sonra belli olur, psikoterapi süreci için de bir benzeri söylenebilir. İlk görüşme ve değerlendirme seansından sonra bireyin başvuru sebebi, ihtiyaçları, beklentileri ve bunlara uygun olan psikoterapi çalışma yöntemi doğrultusunda danışana ortalama bir seans sayısı söylemek mümkün olabilir ancak belirtildiği gibi seans sayıları süreç içerisinde kısalabilir veya uzayabilir.